
Kiremitin Tarihçesi
Yapıların çatılarını örtmede kullanılan pişmiş toprak olan kiremidi, ilk olarak Yunanlıların hafifçe çukurlaştırılmış ince seramik levhalar biçiminde kullandıkları bilinmektedir. Romanlılarda çatı örtüsü iki tür kiremitten oluşurdu: yamuk biçiminde yassı kiremit (tegula) ve yarım kesik koni biçimindeki kiremittir (imbrex).
Kiremitler, mekanik yollarla (kesek kıranlar, lamalı ya da silindirli kesiciler, eziciler) ya da atmosferik olaylar etkisiyle kıvamı ve inceliği homojenleştirilmiş bir hamura dönüştürülen kilden yapılır. Hamur denetimli nemlendirmeden sonra fili yerlerden geçirilir ve toprak haline getirilir. Daha sonra preslerde biçimlendirilen hamur, uzun süre kurutulur ve fırında pişirilir. Pişirme işleminden sonra, toprağın türüne ve pişme derecesine göre, canlı kırmızı, kahve-kırmızı, pembe beyaz, pembe-gri kiremitler elde edilir.
Kiremitler biçim ve türlerine göre üç büyük öbeğe ayrılır (çatının mahya, dere gibi bölümleri için özel kiremitler üretilir):
> 1. Romalıların imbrex'inden türeyen oluklu kiremitler (alaturka kiremit, roma kiremidi) kesik koni yağmur oluğu biçimindedir. Aynı öğe hem altta hem üste kullanılır (uzunluk 30-50 cm, genişlik 15-20 cm.) Bu tür kiremitler az eğimli çatılarda kullanılır.
> 2. Tegula'dan türeyen düz kiremitler: bir kenarı yuvarlatılmış ya da temren gibi sivriltilmiş dikdörtgen biçiminde yassı bir levhadan oluşur. Düz kiremitler dik çatılarda kullanılır.
> 3. Geçmeli kiremitler (makine kiremidi, Marsilya kiremit) çeşitli biçimlerde olur. Bunların kenarları birbirlerine uyacak biçimde kanallı ve nervürlü yapılmıştır. Kiremitler birbirine geçirilerek çatının sızdırmazlık kazanması sağlanır.
Anadolu'da kiremit kaplamalarına Phryialılar döneminden beri rastlanmaktadır. Bir ucu ötekinden dar olan yarım silindir biçimindeki alaturka kiremitler Anadolu'da eski dönemlerden beri kullanılmıştır. ''Osmanlı kiremidi''de denilen bu kiremitler, Türk mimarlığının karakteristik özelliğinden biri olmuştur. Bunlar değişik yönlerdeki eğimli çatı yüzeylerinin, eğik mahya yapmadan kaplanmasına olanak sağlamıştır.Osmanlı döneminde bu kiremitlerin boy ve ağırlıkları belirli ölçülere bağlanmıştı (uçlardan biri 8 diğeri 7 parmak uzunluğunda, ağırlıkları ise 460 dirhemdi.) Bu kiremitler denetimden geçip damgalandıktan sonra kullanılabiliyordu.